Merhaba,
Bu sayfalarda sizlerle Diyarbakır’la ilgili anılarımı paylaşmak istiyorum.
Bu anıların özünü yaklaşık hayatımın 60 yılını geçirdiğim bu kentte yaşadığım çocukluk ve gençlik anıları oluşturuyor. 1950 li yılların başından 1960 lı yılların yarılarına kadar devam eden Ulu Cami Mahallesi’nde dolu dolu geçen çocukluk ve Ziya Gökalp İlkokulu, Ali Emiri Orta Okul’u ve Ziya Gökalp Lisesi’yle devam eden öğrencilik günlerimin bugün artık tamamiyle kaybolan veya unutulan gelenek, görenek ve geçmiş zamanlara ait sosyal ve kültürel bilgilerle dolu anılarını kaydetmek, belgelemek ve bizden sonrakilere bırakmak istedim.
Aslında herkesin çocukluğu güzel yaşanmıştır. Çocukluk anılarımız, o günlerde yaşanan iyi günüyle kötü günüyle hep iyi hatırlanır. “Nerde o günler…” dememizin nedeni aslında o günlerin saflığına, temizliğine ve bizi etkileyen anıların unutulmazlığına olan özlemimizdir.
Çocukluk, gençlik veya erişkin yaş anılarımız aynı zamanda bizim “tarihe tanıklığımız” dır. Yaşam boyunca gördüklerimiz, duyduklarımız, yaşadıklarımız ve yaptıklarımız o zaman kesitinde bir belge değerindedir. Çoğu zaman kaydedilmeyen, yazılmayan zamanla unutulan veya değişime uğrayarak nakledilen bir yerel bilgi yani “Yerel Tarih”tir. Özellikle toplumsal ve kültürel değişimlerin kısa sürede yaşandığı dönemlerde bu bilgilerin kaydı “Yerel Kültür” için gereklidir, bu konularda araştırma yapacak araştırıcılar için değerli bir kaynaktır. Örnek olarak uzun Osmanlı İmparatorluğu döneminde yerel tarihle ilgili elimizdeki önemli tek belge Eyliya Çelebi’nin eseridir. Diyarbakır için 1910 basımlı “Amida” isimli önemli kitaptaki veya 1940 basımlı Fransız Arkeolog “Albert Gabriel”in kitabındaki şehir ve surlarla ilgili çizimler ve fotoğraflar, rahmetli fotoğraf sanatçısı Adil Tekin’in fotoğrafları elimizdeki en değerli belgelerdir.
Bizim nesil 1950 yıllardan günümüze ülkenin diğer yöreleri gibi bu süratli sosyal ve kültürel değişimi fazlasıyla yaşadı. Günlük yaşantı, alışkanlıklar, gelenek ve görenekler o günlerden bu günlere inanılmaz şekilde değişti. Eskinin değerleri, alışkanlıkları ve yerel kültürü tarih oldu. Bu kaçınılmaz değişime karşı yapılabilecek şeylerden biri bu değerleri kaydetmek, belgelemek ve sonrakilere bırakmaktır.
Diyarbakır, 1960 lara kadar şehri saran açık hava müzesi özelliğindeki surları, mimari özelliği olan taş evleri, dar sokakları, camileri, kiliseleri, konakları, diğer tarihi yapıları, birbirine yıllarca komşu olan değişik etnik ve dini özellikteki ailelerin oluşturduğu mahalleleri ve şehir dışına yeni yeni taşan modern yapılanması ile bu günkünden çok farklı bir kent.
O günlerden bugünlere kaybolan veya değişen kültürel değerleri en azından kayda geçmek bu bilinçte olanlar için bir görev olmalıdır. Bu konuda birikimi olan her kese düşen sorumluluk eleştirinin yanı sıra bu değerlendirmelere daha iyisi ve daha detaylısıyla katkıda bulunmaktır.
“Çizgi Romanlar” ile başlıyoruz. Beğeneceğiniz umuduyla… Kasım 2010
Dr. Halil Değertekin
Canım Dedeciğim, siten çok güzel olmuş, çok beğendim. Herhangi bir yardıma ihtiyacın olursa hiç çekinme söyle. Çok öpüyorum...
YanıtlaSil-Deren Alanay